26 Ekim 2010 Salı

24 Ekim, Kadıköy (Deja-Vu Mu Sandın Dostum?)


Öncelikle bu, gecikmiş bir derbi yazısıdır. Sebepleri ise İtü'de Mimarlık Fakültesi'nde okumak ve tenis oynamanın da saatlerini abartınca işlevini yavaş yavaş kaybetmekte olan bir sağ kola sahip olmak..

Neyse, biz gelelim 24 Ekim Fenerbahçe-Galatasaray derbisine. Maçtan önce herkes Rijkaard'ın gidişini, Hagi'nin nasıl bir taktikle sahaya çıkacağını, Galatasaray'ın klasik Kadıköy sendromunu yaşayıp yaşamayacağını tartışırken, o gece birçok insanın tahmin edemeyeceği bir sonuç ve oyunla son buldu; Galatasaray Fenerbahçe'den oldukça üstün oynadı ve maç 0-0 bitti.



Maçın adamı ise açık ara Pino'ydu! Özellikle ilk dakikalarda Elano'nun şık pası ile öyle bir şut attı ki, ben gol oldu sanıp kendimi kaybetmek üzereyken ancak etraftan gelen tepkilerle golün kaçtığını anladım.




Servet ve Ayhan'ı ise işin açığı gözüm görmek istemiyor. O yüzden ne oyunları ne de emekleri gözüme geliyor. Biraz fazla kişisel, duygusal bir tepki labilir ama durum bu. 2 sene öncesine kadar oyunculuğuna hayran olduğum Servet bu olamaz.

Sabri'yi ise ne kadar sevdiğimi Fenerbahçe derbilerinde daha iyi anlıyorum :) Çünkü o akılalmaz, fiziğe aykırı şutlarını en çok bu maçlarda çekiyor, çünkü taraftarının yanına gidip 3'lü çektiriyor, üstüne karşı takımın taraftarından da küfür yiyor. Öyle ki maçı izlerken yine  şutlarından birini attığında "Sabri seviyorum seni" diye bağırmaktan kendimi alamadım :) -Bu paragrafta bol miktarda ironi mevcuttur!-

Neill her zamanki gibi mücadeleci, Insua'nın yerine neden Hakan Balta var anlamak zor ve Mehmet Batdal da bir ara oyuna giremez miydi diye düşünmedim değil. Gazetelerde okuduğuma göre Aykut da son 10 yıldır Kadıköy'de ilk kez gol yemeyen kaleci omuş, tebrikler! (?!) Ayrıca Emre Çolak'ın böyle bir maçta son saniyelerde şut çekebilme cesaretini kendinde bulabilmesi sevindirici bir gelişme olsa gerek. Üstelik düşüncesi de güzeldi ama sanıyorum top zayıf olan sağ ayağına gelince biraz hafif kaçtı.

Hagi'ye gelince, böyle bir maç öncesi bu takımın başına geçmesi, maça özel taktikle çıkması ve bu işin altından başarıyla kalkması.. Neden bir Galatasaray efsanesi olduğunu anlamak çok zor değil bu yazılanlardan sonra. Bir de Hagi çok, çok mutlu burada olmaktan, bunun neticesinde de başarısızlık gelmez sanıyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder